15 Şubat 2005 Salı

Tsunami Sonrası Kendimize Bakıs

.
Etyen Mahcupyan
.
Uzakdoğu’yu vuran büyük felaketin ardından Batı dünyasında her gün yeni bir maddi kaynak seferberliği hayata geçerken, aynı olayın bizdeki uzantıları genel bir hayal kırıklığına neden olmakta.
.
Kendimizi ‘yardımsever’ ve ‘insaniyetli’ olarak tanımlamaktan hoşlandığımız ülkemizde, hem ortaya çıkan inisiyatifler çok zayıf, hem de son konser skandalının gösterdiği üzere toplumsal katılım açık bir duyarsızlığı ima etmekte. Nitekim Cumhurbaşkanı ve Başbakan da Kurban Bayramı vesilesiyle yayınladıkları mesajlarda “maddi manevi yardım” çağrısında bulunarak, toplumu “insanlık adına dayanışma gücümüzü” göstermeye davet ettiler. Ancak bütün bu çabaların ‘yüzümüzü ağartacak’ anlamlı bir sonuç verme ihtimali son derece zayıf...Türkiye toplumu son yüzyıl boyunca yaşadığı tarihsel süreçten ‘bencil’ olma dersini çıkarmış anlaşılan.
.
Tek parti dönemi de dahil olmak üzere Türkiye siyasi elitinin hiçbir dönemde sağlam bir etik anlayışı olmadı ve topluma da bu açıdan yapılan tavsiyeler, bizzat yönetimlerin uygulamaları karşısında anlamsızlaştı. Bunun üzerine gene epeyce etik dışı olan siyaset içi ve sivil/asker arası gerilimler oturdu. Üstelik medya ve üniversite gibi olaylara mesafe alması gereken kurumlar da aynı batağın parçası oldular. Bu ülkede hukuku alet ederek siyasiler ve gencecik bedenler asılmakla kalınmadı; bizzat hukukun kendisi ideolojik siyasetin aracı olarak kullanıldı. Bütün bu yozlaşma, sokağa çıkmanın tehlikeli olduğu, toplumsal bağların yıprandığı, insan hayatının değersizleştiği uzun bir zaman aralığıyla da bütünleşti. Nihayet 80 sonrasının ‘gemisini kurtaranın kaptan’ olduğu, bireyciliği tetikleyen ve meşrulaştıran atmosferi; çıkardığı yeni zenginler ve kültürsüzleşmeyle günümüzün ‘Semra hanım’larına kadar geldi. Bunca yüzeyselleşmenin sonucunda bugün ‘Türk insanı’ kendini koruma ve kendine yontma kaygısıyla çevresine baktığında, hayatı bir bütün olarak magazinleştiren ‘açılımları’ bir sığınma alanı olarak görmekte. Uzakdoğu’da yaşanan felaket bizler için sanki ait olmadığımız bir dünyaya ilişkin olarak üretilmiş bir senaryo gibi... Vizyondaki bir filmi izler gibi izliyor; ve bazen o filmlerde olduğu gibi gerçekten de üzülüyoruz. Ama salondan çıktığımızda konu da bitiyor, çünkü sonuçta bu bizim hayatımız değil...
.
Yazinin tamami icin basligi tiklayiniz.
.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı