9 Nisan 2005 Cumartesi

"Türkiye, İslam ile Batı Arasında Tarihî Bir Rol Oynayacak"

.
Seyyid Hüseyin Nasr, George Washington Univ.
Zaman, 9 Nisan 2005

Seyyid Hüseyin Nasr, 7 Nisan 1933 tarihinde Tahran’da doğdu. Yükseköğrenimini ABD’de Massachusettes Institute of Technology’de fizik dalında yaptı. Harvard Üniversitesi’nde jeoloji ve jeofizik alanında yüksek lisans, bilim tarihi alanında da doktora yaptıktan sonra 1958 yılında İran’a döndü. Bir süre Tahran Üniversitesi’nde felsefe ve bilim tarihi profesörlüğünde bulundu. 1962-1965 yılları arasında Harvard’da bilim tarihi dersleri verdi.

1972 yılında Tahran Üniversitesi rektörlüğüne getirildi. Dünyanın birçok yerinde İslâm, felsefe, karşılaştırmalı din ve çevre bunalımı gibi konular üzerine konferanslar verdi. Gifford Lectures (1981), The Cadbury Lectures (1994), Burke Lecture (1995) ve Paul Watson Lecture (1995), Batı üniversitelerinde verdiği önemli ve ünlü konferanslardır. Doğu ve Batı dillerinde 250 civarında makalesi bulunan Nasr, halen ABD’de George Washington Üniversitesi’nde İslâm araştırmaları profesörü olarak görev yapmaktadır.

İslam dünyasında siz de dahil olmak üzere pek çok kişi kültürel kimlik konusunda sorular sordular ve bildiğiniz gibi gelenek ile 11 Eylül ve 11 Eylül benzeri hadiseler İslam dünyasında pek çok kişinin katıldığı bu tartışmaya, İslam ülkelerindeki kültür, yabancılaşma, kimlik krizi gibi konuların üstesinden nasıl gelineceği gibi konuları eklediler. Oldukça köklü bir geleneğe sahip olan İslam ülkelerinin geleceği için nasıl bir yol haritası öngörüyorsunuz?

Şiddet hareketlerinin herhangi bir şekilde Müslümanların kendi kimliklerini kazanmasına yardım edeceğini düşünmüyorum. İslam dünyasında şiddet eylemlerini yürütmekten söz ettiğimizde, aşırı fundamentalist olanlardan veya buna benzer akımlardan söz ediyoruz demektir ki, bu modernizm madalyonunun diğer yüzüdür, 18. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda, içinde oturmakta olduğumuz İstanbul’da herhangi bir fundamentalist mevcut değildi, hatta İslam dünyasındaki pek çok eylemin içinde yer alan ve bu tür şiddeti gerçekleştiren insanların tamamı Batı temellidir. Che Guevara’lar ve acımasız çeteler ile İrlandalı ve Basklı teröristler vb. bunu Müslümanlardan çok önce yapmışlardır ve Müslümanların da bu tür eylemlerin nasıl yapıldığını onlardan öğrenmiş olması gerekir. Öyleyse bu, kendi kimliğini kazanmanın bir yolu değildir. Bu, İslam için oldukça kötüdür. Bu tür eylemler hem Allah katında hem de Peygamber’in gözünde nefreti gerektirir. Bu durumda onların İslam’ının dinî mesajı ile düşünmemiş olursun.

Kimlik meselesine dönecek olursak...

İslam bu dünyaya gücü getirmek için değil ruhlarımızı kurtarmak için gelmiştir. Kimlik ise, dinin doğruları ve İslam’ın maneviyatı ile özdeşleşerek ve İslam kültürünün oluşturduğu geleneğin korunması yoluyla kazanılır. Evet, sanattan müziğe, kutsal kanundan mimariye kadar İslamî olan her şeyin 18. yüzyılda Batı’nın hakimiyeti ile saldırıya uğradığı ve baskı altında olduğu doğrudur, bunda şüphe yoktur. Fakat buna cevap vermenin yolu, bu değerleri şiddet dışı yollardan yeniden dillendirmektir. Müslümanları, Hamburg’daki çirkin binalar yerine İstanbul’daki harika Osmanlı binalarını inşa etmekten alıkoyan hiçbir şey yoktur. Bu bizim hatamızdır, bizim kültürel zayıflığımızdır. Ve gelenekten bahsettiğimde İslam dünyasının yapması gereken şey, işte tam da budur. İslami geleneğe sıkı sıkı sarılmak. Bu saldırılara karşı koyacak derecede yeterli güce sahip olmak. Bu hakim bir şekilde maneviyat ve entelektüel donanıma sahip olmak demektir. Biz bir kez maneviyat ve entelektüelliğe sahip olabilirsek bunun dışında kalan her şey hizaya girecektir. Bunun aşağılık kompleksi olduğunu söyledim ki bu, Müslümanların genellikle şiddetli bir şekilde ve harici olarak tepki vermelerine yol açar
...
Hazır sizleri Türkiye’de bulmuşken, soralım, Türkiye’nin sizin için ve İslam dünyası için anlamı nedir?

Her şeyden önce, Türkiye’ye komşu olan kaç ülke mevcuttur? Sosyal, etnik, psikolojik bakış açısından, İran’a Türkiye’den daha yakın bir toplum mevcut değildir. Hatta Türkler birbirlerine benzemezler, farklı diller konuşurlar, hatta bu farklılık İran veya çok sayıda İranlı göcmenin yerleştiği Irak’taki Necef ve benzeri şehirlerdekinden bile daha fazladır, bu söylenilen şey caddelerde de görülebilmektedir. Fakat yine de, burada, ülke içinde psikolojik etnik yakınlık, hudutları belli bir yakınlık mevcuttur. İkinci olarak, Türkiye’deki entelektüel etkinin ne kadar düşük olduğudur. Ben küçüklüğümden beri Türkiye’ye seyahat ettim, bu nedenle elbette ki entelektüel ve manevi olarak kendimi evimde gibi hissediyorum. Üçüncü olarak, Türkiye’nin tarihî açıdan oldukça önemli bir dönem içinde olduğunu düşünüyorum ve bir parçası Asya’da, küçük bir parçası da Avrupa’dadır. İslam ile Batı’nın ilişkisi açısından da aynı şey söylenebilir.

Avrupa Birliği’ne üye olmak amacıyla bir süreden beri Türkiye’de önemli reformlar ve düzenlemeler gerçekleştirildi. Burada gelmek istediğim şey daha çok şu; Türkiye iddia edildiği gibi üyeliği durumunda Batı ile İslam arasında bir köprü olabilir mi?

Türkiye, tarihî açıdan da, Doğu Avrupa’yı ve elbette ki sadece Türkiye’de değil Arap dünyasının da doğusunu kapsayan bir imparatorluğa sahip olmuştur. Bu açıdan, kendi geleneklerine olan inanca sahip olmaya devam eder ve artık modernizmin bizzat Batı’da bile tamamıyla modası geçmiş olan 20. yüzyıl başındaki versiyonu içinde dondurulmazsa, tarihî olarak Batı ile Doğu arasında bir bağ rolü oynayabilir. Bu, Türkiye’nin imkanları ve olası sonuçlarının da ötesine gitmesine imkan sağlayacaktır. Türkiye açısından büyük bir umut da Türkiye’de ortaya çıkmakta olan genç entelektüel manevi şahsiyetler ile İslami şahsiyetleri yetiştirmesidir. Ve ben sizin sevgi göstereceğinizi ve bütün bunların bu şekilde gerçekleşeceğini umuyorum, çünkü siz gelecekte İslam ile Batı arasında oldukça önemli bir rol oynayacaksınız ve benim Türkiye’ye sıkça gelmemin sebeplerinden bir tanesi de budur.
.
Soylesinin Tamami Icin Basliga Tiklayiniz.
.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı